22 Haziran 2013 Cumartesi

KÜRESELLEŞEN DÜNYADA BİR SOSYAL TOPLUM DAYANIŞMASI PROJESİ: ZAMAN BANKACILIĞI

Eşimin yazdığı "Zaman Bankacılığı" konulu bir makaleyi sizinle paylaşmak istiyorum.
 
ZAMAN BANKACILIĞI

   Zaman bankacılığı deyimiyle ilk defa ABD'de izlediğim bir belgeselde karşılaştım. Ardarda gelen ekonomik krizler ve işsizlikle birleşen hizmetlere erişim olanaklarındaki zorluklar karşısında ABD'deki bazı kasabalarda halkın "zaman bankacılığı" denilen ve her bireyin emeğinin eşitliğine dayanan bu sosyal dayanışma modelini uygulamaya koydukları anlatılıyordu.

   Bizim köylerimizde de uygulanan "imece" sisteminin bir değişik türü diyebiliriz. Zaman bankacılığında temel olarak belirli bir yerleşim biriminde insanlar yetenek ve kabiliyetlerine uygun şekilde bazı hizmetleri ücretsiz olarak ihtiyaç duyan yerel halka sunmayı taahhüt ediyorlar. İnsanların ücretsiz sunmayı taahhüt ettikleri hizmet, bir veritabanında kaydediliyor ve bir yöntemle (internet, bir gönüllü merkezi ofis, belediye ve şehir yönetimi vs aracılığıyla) şehir halkının bilgi ve erişimine sunuluyor. İhtiyacı olan insanlar ise bu hizmetleri talep ediyorlar ve ihtiyaç duyan ile hizmeti veren kişi bir araya getirilerek ücretsiz olarak ihtiyaç karşılanıyor.

   Bu sistemin adında "bankacılık" geçmesine karşın dikkat ettiğiniz üzere "para" geçmiyor. Bu sistemdeki alışveriş birimi "zaman". Yani her ücretsiz verilen hizmet karşılığında 1 saat veya katları şeklinde kredi kazanıyorsunuz veya hizmeti alan kişi iseniz aldığınız hizmet saati kadar zaman hesabınızın borcuna kaydediliyor.

   Hesap dediğimiz kavram ise kişilerin aldıkları veya verdikleri hizmeti basitçe gösteren bir kayıt çizelgesi olarak düşünülebilir. Tabi ki sistemi kötüye kullanımın enegellenmesi ve devamlılığının sağlanabilmesi içinuygulamayı yapan yöreye göre  bazı kurallar da mevcut olabiliyor. Örneğin hiç hizmet sunmadan sadece hizmet almanın bir sınıra bağlanması veya bu tür muhtaç kişilere özel ilave kurallar getirilmesi gibi.

   Burada temel felsefe bir yörenin halkının yetenek ve imkanlarının bir araya getirilip, kendi aralarında emek saatinin değerinin eşitliği prensibine göre paylaşılması sonucunda, birçok ihtiyacın para kullanılmadan karşılanması ve yaratılan sosyal dayanışma ortamı içerisinde yöre halkının refah ve mutluluk düzeyinin artırılmasıdır.

   Burada emek saati değerinin eşitliği kavramını da açıklamakta fayda var. Örneğin bir öğretmenin ücretsiz haftada 5 saat özel ders vermesi, bir diş doktorunun 5 saat ücretsiz diş muayenesi yapması  ile bir sıhhi tesisatçının ücretsiz 5  saat musluk tamir etmesi ve bir elektronik eşya tamircisinin ücrestiz 5 saat tamir hizmeti vermesi hep aynı değerdedir. Doktor, öğretmen, marangoz, temizlikçi, çocuk bakıcısı veya kim olursa olsun herkesin hayatından bir saat ayırarak yeteneğini ve bilgisini kullanarak verdiği hizmet eşit olmaktadır.

    ABD'deki bazı kasabalarda uygulanan bu sistemde para kullanılmadan hizmet alışverişi olması nedeniyle bazı çevrelerce sistemin sorgulanmasına neden olmuş ve hukuksal olarak sorun yaratıp yaratmadığı dahi inceleme konusu olmuştur.
 
   Yaptığım araştırmalar sonucunda yaygın olmasa da ülkemizde sosyal medya üzerinden oluşturulan ve İstanbul şehri için geçerli olan "Zumbara" adlı zaman bankacılığı uygulamasını tespit ettim.
 
   Bu yöntemi uygulamak için özel olarak hazırlanmış yazılımlar bulunmaktadır. Kendi yöresinde bu sosyal dayanışma uygulamasını başlatmak isteyecek girişmciler bu yazılımları edinerek süreci hızlandırabilir ve kolaylaştırabilirler.
 
   Zaman Bankacılığının günümüz için değişik ve alternatif bir sosyal dayanışmayı programı olarak gönüllü girişmciler tarafından yerel düzeyde uygulanmaya değer bir yöntem olduğunu değerlendiriyorum.

19 Haziran 2013 Çarşamba

ZUMRE TOPLANTI TUTANAĞI

KİMYA DERSİ ZÜMRE TOPLANTI TUTANAĞI (ÖRNEK)



….. ÖĞRETİM YILI ……..LİSESİ

I.DÖNEM KİMYA DERSİ ZÜMRE ÖĞRETMENLERİ TOPLANTI TUTANAĞIDIR


 

 

 

TOPLANTI NO................................:


TOPLANTI TARİHİ.........................:                                                          
TOPLANTI SAATİ………………….:

TOPLANTI YERİ.............................:

TOPLANTIYA KATILANLAR...........:



              GÜNDEM MADDELERİ:
..........................................
........................................
İçerik uzun olduğundan ayrı bir blog sayfasında yayınlıyorum. DEVAMI için LÜTFEN aşağıdaki bağlantıya TIKLAYINIZ             


                                         http://kimyazumretoplanti.blogspot.com/





ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMASI

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMAM



 
         24 Kasım 2009 ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE okulumda yapmış olduğum KONUŞMA :  

"Değerli öğretmenlerim ve sevgili öğrenciler!

         
Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Büyük Atatürk’e, Millet Mektepleri Başöğretmenliği’nin verildiği gün. Bugün tüm öğretmenlerimizin hizmetlerine karşılık, unutulmadıklarını gösteren bir gündür.

Ulu önder Atatürk milletimize yeni harfleri öğretmek için canla başla çalışmış  hatta bizzat yazı tahtasının başına geçmişti. Bunun üzerine Ata’mıza  Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanı verilmiştir. Ata’mız 24 Kasım 1928’de kendisine verilen bu ünvanı kabul etmiştir.  Ata’mızın yüzüncü doğum yıldönümü olan 1981 yılında alınan bir kararla 24 Kasım her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanmaya başlamıştır. Bu günü bize armağan eden Ulu Önder Atatürk’e şükranlarımızı sunuyoruz.




 


Öğretmen, insanların yaşamları boyunca gerekebilecek bilgileri kazanmalarına yardımcı olan ve  toplumun sürekli önünden giden bir gönül eridir. Öğretmen; yapıcı ve yaratıcıdır. Öğretmen özverili, çevreye güven ve inanç veren, içi insan sevgisiyle dolu olan kişidir.

 Bir milletin güçlü ve kalkınmış olması öğretmenlerinin üstün çalışmalarına bağlıdır.Türk öğretmeni yaşamını öğrencilerine adayan, onlar için elinden gelen her şeyi yapan, her zaman aklın ve bilimin,   iyinin ve güzelin peşinde koşan örnek bir öğretmendir.





 

 Öğretmen, kendini öğrencilerinde bulan, öğrencilerinin yanında kendini mutlu hisseden, sürekli gelişen ve geliştiren aydın bir insandır.

Ne mutlu biz öğretmenlere ki topluma ışık saçan bu kutsal mesleğin bir üyesiyiz. Öğretmenlik coşkusunu yüreğimizde taşıyoruz. Bizlerdeki bu güven ve coşkunun en büyük kaynağı ülkemiz ve milletimizden aldiğimiz manevi güçtür.

 Başöğretmen Atatürk;  öğretmene verdiği değer ve yüklediği sorumluluğu "Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir." diyerek ve  "Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır." sözleriyle en güzel biçimde belirtmiştir.

         Saygıdeğer öğretmen arkadaşlarım,


 Bu kutlu sanatı en güzel biçimde icra etmek durumundayız. Bunun için de bilinmelidir ki içtiğimiz öğretmenlik andına bağlı kalarak heyecanımızı ve ideallerimizi daima canlı tutmaktayız.

Dünyanın en saygın mesleğine mensup olan, siz öğretmen arkadaşlarımın  huzurunda saygı ile eğiliyorum.

Sevgili öğrencilerimiz, Öğretmenler yeri gelir anne olurlar, baba, kardeş ve arkadaş olurlar. Öğretmenler daima sizi ilim ve sevgileriyle kucaklarlar. Kısaca analar doğurur, öğretmenler yetiştirir. Sizler de öğretmenlerinizi seviniz ve sayınız. Biliniz ki sizlerin bizlere verebileceği en büyük mükafat topluma faydalı bireyler olarak yetişmenizdir.

Geleceğimiz, gözlerinizde gördüğümüz ışıltılar gibi aydınlık olsun!

Sözlerimi Alpay CAVLAK`tan bir şiirle noktalamak istiyorum

"Öğretmen ressamdır biraz
          Yüreğinin ve aklının renkleriyle boyar hayatı
 Bir öğrencinin gülüşüne
Öğretmen müzisyendir biraz
çocuklarının sesleriyle besteler
bütün senfonilerini

 Öğretmen ilk cemredir
Çocukların gülüşüne düşen
Baharın çiçek tozlarını yaratır
Tebeşir tozlarından

 Öğretmen şiirdir biraz , ezgidir
Buram buram Anadolu kokar
Kimi zaman bilgisayar başında
Kimi zaman akan bir okul damının altında

 Öğretmen emektir
Aşktır biraz
Umuttur, özlemdir"

 Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlar, yaşamları boyunca başarılar dilerim."
 
  Aysun E.

 

İDEAL ÖĞRETMEN NASIL OLMALIDIR ?

İDEAL ÖĞRETMEN NASIL OLMALIDIR?
 
   Ayrıntılarına Milli Eğitim Bakanlığı örün (internet/web) sitesindeki "Öğretmen Yeterlikleri Kitabı"ndan erişebileceğiniz ideal öğretmen kriterlerine ilişkin bulduğum bir özet listeyi aşağıda paylaşıyorum:
  
 
  • Öğrenciye ismiyle hitap eder.
  • Öğrencinin fikir ve üretimine değer verir.
  • Sınıf içi ve dışı etkinliklerde demokratik davranır.
  • Ulusa, bireye ve inanca karşı ayrımcılık yapmaz.
  • Öğrenciye önyargısız yaklaşır.
  • Her öğrencinin başarılı olacağına inanır.
  • Öğrencilerin farklı cevaplarına olumlu tepki gösterir.
  • Stresle başa çıkma yollarını bilir ve uygular.
  • Kişisel bakımına ve sağlığına özen gösterir.
  • Zorluklarla mücadele eder.
  • Türk milli eğitim sisteminin dayandığı temel değer ve ilkeleri bilir.
  • Mesleki gelişimine yönelik yayınları izler.
  • Okulun iyileştirilmesi ve geliştirilmesinde çevre imkanlarını kullanır.
  • Öğrencilerin sahip olduğu değerlere saygı gösterir.
  • Öğrencinin kişisel gelişimini ailesiyle paylaşır.
  • Öğrencilerin ilerlemelerini izlemek amacıyla kayıtlar tutar.
  • Sınıf kurallarını öğrencilerle birlikte belirler.
  • Öğrenciler için güvenli bir ortam oluşturur.
  • Aileleri tanımak için veli görüşmeleri düzenler.
  • Ailelerin yaşadıkları sorunlara karşı duyarlı davranır.
 
 
 

13 Nisan 2013 Cumartesi

İSTANBUL İÇİN TURİZM PROJESİ FİKRİ: FATİH GEMİLERİNİ YENİDEN HALİÇ'E İNDİRİYOR

İSTANBUL İÇİN TURİZM PROJESİ FİKRİ: FATİH GEMİLERİNİ YENİDEN HALİÇ'E İNDİRİYOR
 
 
     Amerika'nın yoktan tarih yaratmak için ne uğraşlar verdiğini hepimiz zaman zaman duyarız. Kendi gözlerimle çok kere buna şahit olduğumu söyleyebilirim. Tarihi yer diye onlarca müze, bina, kasaba gibi yerleri gezerken hep bu gördüklerimiz nasıl tarih olabilir diye düşünceye kapılmaktan kendimi hiç alıkoyamamışımdır. Tabiki binlerce yıllık tarihi olan bir millete mensup olduğunuzda ve Anadolu gibi medeniyetlere beşiklik etmiş bir memleketten geliyor olduğunuzda,  örneğin 19yy'dan kalma bir ABD kasabasındaki dişçinin muayenehanesini gezerken kontrol dışı bir karşılaştırma düşüncesi aklına gelecektir.
 
     Sadece bizim İstanbul'umuz ve Osmanlı eserlerimiz bile başlı başına muhteşem zenginliklerle dolu bir tarih.
 
      2001-2002 yıllarıydı yanlış hatırlamıyorsam, yine ABD'deki gezip gördüğümüz bazı yerleri bizim ülkemizdeki tarihi zenginliklerle karşılaştırırken, eşimle İstanbul için bazı projeler hayal etmeye başlamıştık.



Fikir jimnastiği yaparken konu İstanbul Deniz Müzesinde gezdiğimiz Saltanat kayıklarına geldiğinde, İstanbul'un Vendik'ten ne eksiği var demiş ve bu kayıkların reprodüksiyonlarının yapılıp geleneksel Osmanlı kıyafetli gemiciler tarafından Boğaz'da veya Haliç'te turistik turlar düzenlense tarihin canlandırılması ve reklam anlamında ne kadar etkili olacağını konuşmuştuk. Bu sayede bir yandan turizme yönelik kazanımlar elde edilirken bir yandan da kendi halkımıza bir yönüye tarihi eğitim de verilmiş olur diye düşünmüştük. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra birilerinin sanki bizi duymuş gibi bu projeyi hayata geçirdiklerini duyduğumuzda gerçekten çok sevinmiş ve gurur da duymuştuk.

 
     



Yine aynı fikir alışverişi yaptığımız sohpette biz yalnızca Saltanat Kayıklarıyla kalmamış, İstanbul sokaklarında, Domabahçe'de, Eminönün'nde, Surlarda, Üsküdar'da, Çamlıca'da yeniçerilerin, tulumbacılarıın, eski Osmanlı itfaiyecilerinin, paşaların, eski İstanbul hanımefendilerinin, faytonların dolaştığını, sanki o devirlerde yaşıyorlarmış gibi sokaklarda tarihi sesli ve görsel olarak canlandırarak halkın arasında dolaştıklarını hayal etmiştik. Aslında bunun farklı bir türü olarak Dolmabahçe'deki hareketsiz asker nöbetçileri düşünebilirsiniz. ama bizim hayal ettiğimiz bundan çok daha ötesi.

 
     Şu ana kadar bunun gerçekleştiğini duymadım. Bu tür işlerin kar amaçlı şirketlerden beklenmesi mümkün olmadığından, tabi ki ancak Kültür Bakanlığının veya Belediyenin inisiyatifi ve desteği ile gerçekleşebilir.
 
     Sizler de bir an için hayal edin, bir gün İstanbul'da bir köşebaşını döndüğünüzde bir anda 200 yıl geriye doğru zamanda yolculuk yaptığınızı hissettiren bir manzarayla kendinizi Fatih'in gemilerini karadan yürüttüğü günde bulsanız heyecanlanmaz mıydınız?
 
    Aysun E
   
 
 
Resimler için referanslar:
 
 

6 Nisan 2013 Cumartesi

GÖNÜLLÜ MÜZE ÇALIŞANLARI

GÖNÜLLÜ MÜZE ÇALIŞANLARI
 
     Yıllar önce Amerika'da yaşarken birçok müze ve tarihi yer gezmiş ve buralarda tarihin canlandırıldığını görmüştük.
 
      Birgün "Kaliforniya" da eski bir "kovboy" kasabasında canlandırmanın yapıldığı bir geziye katılmıştık. Orada görevli bazı kovboylar ve eski Amerikan göçmenlerini canlandıran bayanlarla sohpet etme fırsatımız oldu. Bu kişilerin ücret karşılığı görevlendirilmiş kişiler olduğunu düşünüyorduk.



Ancak bu işi gönüllü olarak yaptıklarını belirttiklerinde çok şaşırmıştık. İşin ilginci kovboylardan birisi Silikon Vadisinde bilgisayar mühendisi, diğer bir adam IT firması sahibi, bayanlar da yöre halkından gönüllü kimselerdi. Daha da ilginci yaptıkları iş hakkında ve tarihle ilgili en zor sorularınıza bile bir tarihçi veya antropolog gibi ayrıntılı yanıtlar verebiliyor olmalarıydı. Anlayacağınız sırf üzerlerine eski Amerikalı kovboy veya göçmen kıyafetini geçirip orada sessizce oturmuyor, ziyaretçilerle sürekli iletişim kuruyorlardı.
Bir yandan tarihi canlandırırken, diğer yandan canlandırdıkları karakter tipleri hakkında da en geniş bilgiye sahip olduklarına şahit oldum.

 
   Tabi ki bu olayı gördükten sonra kendi ülkemizde bunun gerçekleşmesini hayal ettim. Gerçekçi olmak gerekirse bu toplumsal bakış değişikliği gerektiren ve yıllar içinde devlet ve sivil toplum kuruluşlarının desteği ile olabilecek bir durum. Ama  çalışma hayatının sıradışı stresine istinaden çalışan kesimi bir yana bıraksak bile en azından emekli olduktan sonra çalışma hayatından çekilen milyonlarca eğitimli ve birikimli vatandaşımızı düşününce, bu kesimin bir kısmını bile harekete geçirebilsek inanılmaz sinerji ve toplumsal projeler ortaya çıkabilir bir düşünsenize.
 
     Toplumsal duyarlılık ve sorumluluk kapsamında kendi adıma bazı adımlarım oluyordu ama kültür ve turizm gibi alanlarda gönüllü toplum hizmeti işini hiç olmazsa gelecekte yapmayı planladığım konular arasına ekledim.

Aysun E